Connect with us

Lojistik

ABB, Şangay’da Son Teknoloji Mega Robotik Fabrikasını Açtı

  • ABB’nin 150 milyon $’lık (1,1 milyar RMB) yatırımı ile yapılan 67 bin m2’lik üretim ve araştırma tesisi, şirketin dijital ve otomasyon teknolojilerini yeni nesil robotlar üretmek için kullanacak.
  • Yeni fabrika ve Ar-Ge merkezi, ABB’nin Çin’deki robotik ve otomasyon liderliğini güçlendirecek.
  • Bu üretim ve Ar-Ge tesisi, geleceğin fabrikası vizyonunu hayata geçiriyor.
  • ABB’nin “açık laboratuvarında” iş ortakları ve müşterilerin birlikte geliştireceği yenilikler, Yeni Enerji Araçları (NEV), lojistik, sağlık, yiyecek ve içecek gibi sektörlerde esnek otomasyon için yeni olasılıkların ortaya çıkmasına yardımcı olacak.

ABB, Çin’in Şanghay kentindeki Kangqiao’da son teknoloji, tam otomatik ve esnek robot fabrikasını açtı. ABB’nin 150 milyon $’lık (1,1 milyar RMB) yatırımı ile yapılan 67 bin m2’lik üretim ve araştırma tesisi, şirketin dijital ve otomasyon teknolojilerini yeni nesil robotlar üretmek için kullanacak. Bu yatırımla ABB Çin’deki robotik ve otomasyon liderliğini güçlendirecek.

 

ABB Robotik ve İmalat Otomasyonu Başkanı Sami Atiya, “Çin’de otuz yıllık bir başarının üzerine inşa edilen yeni mega fabrikamızın açılışı, müşterilerimizin sürdürülebilir şekilde büyümesine, işgücü eksikliklerini gidermesine ve yeni otomasyon çağında yüksek değerli işler yaratmasına yardımcı olmak için bir başka kilometre taşıdır. Yenilikçi, otomatikleştirilmiş ve esnek fabrikamız, buradaki tüm değer zincirimizi güçlendiren” Çin’de ve Çin için “stratejimizde kilit rol oynuyor. Satışların yüzde 90’ından fazlası fabrikamız tarafından desteklenmekte. Bu yeni tesis Çin’deki müşterilerimiz daha fazla yerel ürün, çözüm ve hizmetten yararlanmasına imkan sağlayacak.” dedi.

ABB, küresel robot pazarının bugün 80 milyar dolardan 2025’te 130 milyar dolara çıkacağını tahmin ederken, dünyanın en büyük robot pazarı Çin’in 2021’de küresel robot kurulumlarının yüzde 51’ini oluşturduğunu ve 2021’de bir milyon adetlik operasyonel robot sınırını aştığını tahmin ediyor.

 

Tesis, fiziksel ve dijital dünyaları bir araya getirerek, verilerin toplanması ve analizi yoluyla performansı artırmak ve verimliliği en üst düzeye çıkarmak için sanal planlama ve üretim yönetim sistemlerini kullanan bir dijital üretim ekosistemi yaratıyor. Artık geleneksel sabit montaj hatları yok; bunun yerine esnek, dijital bağlantılı şekilde bir ağa bağlı olan ve akıllı otonom mobil robotlar tarafından hizmet verilen modüler üretim hücreleri var. Yapay zeka destekli robotik sistemler, vidalama, montaj ve malzeme taşıma gibi görevleri üstlenerek insanları bu görevlerden kurtarıyor ve daha motive edici işler yapılmasını sağlıyor.

ABB Robotik Başkanı Marc Segura, “Bu üretim ve Ar-Ge tesisi, üretim ve iç lojistiği daha esnek, daha hızlı ve daha verimli hale getirerek geleceğin fabrikası vizyonumuzu hayata geçirmemize imkan tanıyacak. Esnek, modüler, akıllı üretimdeki en son taahhüdümüzü somutlaştırıyor ve daha akıllı robotlar için Yapay Zeka (AI) öğrenme teknolojilerine odaklanmamızı temsil ediyor. Yeni Ar-Ge tesisimizde, işletmeleri dünyanın en büyük robotik pazarındaki yeni otomasyon çağına hazırlamak için onlarla birlikte yeni çözümler geliştireceğiz.” dedi.

 

Tesisin 8 bin m2’lik alanı kapsayan Ar-Ge merkezi, robotları daha akıllı hale getirmek için Yapay Zeka (AI), dijitalleştirme ve yazılım alanlarında otonom mobilite, dijital ikiz, yapay görme ve düşük kodlu programlama yazılımı gibi yeni yenilikler sayesinde esnek, daha güvenli ve kullanımı daha kolay çözümler ortaya çıkaracak.

 

ABB’nin “açık laboratuvarında” iş ortakları ve müşterilerle birlikte geliştirilen bu yenilikler, Yeni Enerji Araçları (NEV), lojistik, sağlık, yiyecek ve içecek gibi yeni sektörlerde esnek otomasyon için yeni olasılıkların ortaya çıkmasına yardımcı olacak. Okullar ve üniversitelerle mevcut ortaklıklar yoluyla 2005 yılından bu yana Çin’de bir milyondan fazla kişiye eğitim veren ve bu yeni tesis sayesinde, iş ortakları ve son kullanıcıları yeni bir otomasyon çağında gelişmek için gerekli becerilerle donatmaya ve hazırlamaya devam edecek.

 

ABB Çin Robotik Bölümü Başkanı Rui Liang, “ABB Robotik, yaklaşık 30 yıl önce Çin pazarına girdiğinden bu yana, otomotiv ve elektronikten metal, plastik ve lojistiğe kadar tüm sektörlerdeki müşterilerini desteklemektedir. Şimdi yeni mega fabrikamızla artık Çin’de özellikle Yeni Enerji Aracı üretimi, giyilebilir elektronik ürünler, restoranlar, sağlık, e-ticaret, perakende ve hizmet robotları gibi yeni segmentlerden gelen otomasyon talebindeki artışı karşılayabiliyoruz.” dedi.

 

Fabrika, Temmuz ayında Avusturya’da makine otomasyonu için yeni bir küresel inovasyon ve eğitim kampüsünün ve Eylül ayında Berlin’de açılan Öğrenen Fabrika 4.0’ın ardından bu yıl açılan en son ABB Robotik ve İmalat Otomasyon tesisidir.

 

ABB, Çin’de 130’dan fazla şehirde 15 bin’den fazla kişiye istihdam sağlıyor ve Çin, ABB’nin en önemli Ar-Ge ve üretim merkezlerinden biri olmaya devam ediyor. Dünya çapındaki üç ABB Robotik fabrikasından biri olan Şangay’daki mevcut tesisin yerini alan yeni tesis, Asya’daki müşterileri destekleyecek. İsveç’in Västerås kentindeki fabrika Avrupa’daki müşterilere ürün tedarik ediyor ve Michigan’daki Auburn Hills fabrikası Amerika’daki müşterileri destekliyor.

 

ABB, daha sürdürülebilir ve kaynak açısından verimli bir gelecek için elektrifikasyon ve otomasyon çözümleri sunan bir teknoloji lideridir. Şirketin çözümleri, üretim, hareket, enerjilendirme ve işletimi optimize etmek üzere mühendislik bilgisini ve yazılımı birbirine bağlar. 130 yılı aşkın mükemmellik üzerine inşa edilen ABB’nin 105.000 çalışanı, endüstriyel dönüşümü hızlandıran inovasyonları üretmeye devam ediyor. www.abb.com

 

ABB Robotik & İmalat Otomasyonu, değer yaratan yazılımımız tarafından tasarlanan ve yönetilen robotlar, Otonom Mobil Robotlar ve makine otomasyon çözümlerini kapsayan kapsamlı ve entegre bir portföye sahip tek şirkettir. Otomotivden elektroniğe ve lojistiğe kadar her büyüklükteki ve sektördeki şirketin daha dirençli, esnek ve verimli olmasına yardımcı oluyoruz. ABB Robotik ve İmalat Otomasyonu, müşterileri geleceğin bağlantılı ve işbirliğine dayalı fabrikasına geçişte destekler. İş alanı, 53’ten fazla ülkede 100’den fazla lokasyonda 11.000’den fazla kişiyi istihdam etmektedir. go.abb/robotik

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Blog

Yedek Parça Sektöründe Rekor Büyüme!

Yeni Bakım Alışkanlıkları ve Araç Parkının Yaşlanması  Yedek Parçayı Otomotivin Merkezine Aldı”

 

Otomotiv sektöründe yaşanan dönüşümün en güçlü etkilerinden biri, yedek parça ve bakım pazarında kendini gösteriyor. Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, sektördeki hızlı büyümeye dikkat çekerek, “Yedek parça artık sadece bir ihtiyaç değil, stratejik bir yatırım” dedi. 2020’de 24,2 milyon olan araç parkı 2025’te 28,5 milyona çıkarak %17,7 büyüme gösterdi. Bu büyüme, yılda ortalama 300 USD parça ihtiyacıyla birleşince yedek parça pazarında 1,3 milyar USD’lik ek potansiyel oluşturdu.

 

Araç Parkının Büyümesi Yedek Parça İhtiyacını Artırdı

Türkiye’deki toplam araç sayısı 2020’de 24,2 milyonken, 2025 itibarıyla 28,5 milyona ulaştı. Bu yaklaşık %17,7’lik artış, parça tüketimini doğrudan etkiledi. Motor Aşin verilerine göre, ortalama bir araç yılda 250–350 USD’lik yedek parça ihtiyacı doğuruyor. Bu da pazarın toplam büyüklüğünü 8,55 milyar USD seviyesine çıkardı.

Elektrikli Araçlarla Parça Profili Değişiyor

2025’te araç parkının %3’ünü elektrikli araçlar oluşturuyor. “Egzoz, debriyaj, yağ filtresi gibi geleneksel parçalara olan talep azalırken; batarya, inverter, elektronik modül gibi parçalarda %80’i aşan talep artışı gözleniyor” İfadelerine yer veren Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “2030’da bu oranın %15’e çıkmasıyla birlikte bu değişimin daha da hızlanacağını öngörüyoruz” dedi.

Yedek Parçada İhracat Hız Kazandı, Dış Ticaret Açığı Azaldı

İhracat verilerine de değinen Aşçı, “2020’de 7,8 milyar USD olan yedek parça ithalatı, 2025 yılında 9,5 milyar USD’ye ulaştı. Buna karşılık, ihracat %35,3 artışla 8,8 milyar USD seviyesine geldi. Böylece dış ticaret açığı 1,3 milyar USD’den 0,7 milyar USD’ye düşerek daha dengeli bir yapı oluştu. Bu gelişme, Türkiye’nin güçlü üretim kabiliyeti ve markalaşma stratejileri sayesinde sağlandı. 2025’te yedek parça ihtiyacının %47’si yerli kaynaklarla karşılanırken, bu oranın 2030’da %55’e ulaşması bekleniyor. Özellikle ön takım, fren sistemleri, aydınlatma ve iç trim parçalarında Türkiye merkezli üreticilerin yatırımları hız kazandı” açıklamasında bulundu.

Tüketici Eğilimleri Değişiyor: Uzun Ömürlü Araç, Kaliteli Parça

Tüketicilerin pandemi sonrası 5 yılda zaman içerisinde sıfır araç temininde yaşadığı zorluklar, mevcut araçlarını daha uzun süre kullanmaya yönlendirdiğini aktaran Aşçı “Bu da bakım ve onarıma olan talebi artırdı. 2024’te otomobil tamir ustalarının iş hacmi %50’ye varan oranda artarken, kullanıcılar orijinal ve sertifikalı parçaya yönelerek bakım kalitesine önem vermeye başladı” değerlendirmesini yaptı ve geri dönüşüm, hurda parça ve sürdürülebilirlik konuları özelinde sektöre çağrıda bulundu.

Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Yedek parça sektörü sadece araçlar için değil, ekonomi için de stratejik bir kaldıraçtır. Ar-Ge, yerli üretim ve geri dönüşüm ekosistemi ile bu alanı güçlendirmek zorundayız. Elimizdeki veriler, sadece büyüklüğü değil, derinliği de gösteriyor. Bugün Türkiye’de ortalama araç yaşı 14’ü aştı. Bu yaşlı araç parkı, yedek parçayı sadece bakım değil, aynı zamanda emniyet ve sürdürülebilirlik eksenine taşıyor.” dedi. Ayrıca hurda parça geri dönüşümü konusunda özel sektör, STK ve kamunun birlikte çalışması gerektiğinin altını çizdi.

Continue Reading

Blog

Operasyonel Araç Kiralama Sektörü 2024’te 95.8 Milyar TL’lik Yatırımla 69 Bin 700 Adet Aracı Filosuna Kattı!

Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), 2024 yılına ilişkin sektör verilerini açıkladı. Bu kapsamda; operasyonel araç kiralama sektörü 2024’te 95,8 milyar TL’lik yeni araç yatırımı yaparak 69 bin 700 aracı filosuna kattı. Operasyonel araç kiralama sektöründe sedan gövde tipi yüzde 46,6 ile hala tercihlerde ilk sıradaki yerini korurken SUV karoser tipi yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı.  Rapora göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi. Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunu söyleyen TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz” dedi.

 

Araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), bağımsız araştırma şirketi NielsenIQ iş birliği ile hazırladığı, 2024 yılı sonuçlarını içeren “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, operasyonel araç kiralama sektörü 2024 yılında 95 milyar 800 milyon TL’lik yatırımla 69 bin 700 adet yeni aracı filosuna kattı. 2024 yılı sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü 280,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Sektörün toplam araç sayısı 2023 yılı sonuna göre yüzde 0,9 azalarak 251 bin 800 adede geriledi. Operasyonel kiralama sektörü 2024 yılında da ekonomiye önemli oranda vergi girdisi sağlamaya devam etti. Sektörün 2024’te ödediği vergi tutarı toplamda 50 milyar TL’yi buldu.

 

Kiralanan araçların yüzde 9,6’sı hibrit ya da elektrikli!

Rapora göre, Renault yüzde 18,2 pay ile Türkiye operasyonel araç kiralama sektörünün en çok tercih edilen markası olmayı sürdürdü. Renault’yu yüzde 16,7’le Fiat, yüzde 9,7 ile Toyota, yüzde 9,2 ile Volkswagen ve yüzde 8,9’la Ford takip etti. Sektörün araç parkının yüzde 47,2’si kompakt sınıf araçlardan oluşurken, küçük sınıf araçlar yüzde 30,6 ve üst-orta sınıf araçlar yüzde 10,1 pay aldı. 2018 yılı sonunda operasyonel araç kiralama sektörünün filosundaki hafif ticari araçların yüzde 2,9 olan payı ise 2024 yılı sonunda yüzde 7,4’e yükseldi. Diğer yandan, sektörün araç parkında yer alan hibrit ve elektrikli araçların payının artmaya devam etmesi de dikkat çekti. Buna göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi.

 

Kiralamada da ilk tercih hala sedan!

TOKKDER raporunda yer alan dikkat çekici verilerden bir diğeri ise, operasyonel araç kiralama sektöründeki gövde tipine göre araç tercih sıralamasında sedan birinciliğinin devam etmesi oldu. Bu kapsamda, sedan gövde tipine sahip araçlar yüzde 46,6 ile birinci sırada, hatchback gövde tipine sahip araçlar ise yüzde 24,3 ile ikinci sırada yer aldı. SUV araçlar ise yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı. SUV gövde tipindeki araçlarda 2023 yılı sonuna göre yüzde 23’lük bir artış dikkat çekti. Bu araçları yüzde 0,9 ile station wagon gövde tipine sahip araçlar takip etti. Sektörün toplam araç parkının yüzde 81,7’sini otomatik vitese sahip araçlar oluştururken, manuel vitesli araçların payı ise yüzde 18,3 olarak gerçekleşti.

 

Operasyonel araç kiralama, işletmelere birçok faydayı bir arada sunuyor

2024 yılı sonuçlarını değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Operasyonel araç kiralamaya talep olmasına rağmen, enflasyondaki artışla beraber kira fiyatlarının artması ve finansman kaynaklarına erişimdeki engeller sebebiyle büyüme beklentinin altında kaldı. Etkileri sürmekte olan ülke ekonomimizdeki bozulma, ticari hayatı maalesef olumsuz yönde etkiledi. Elbette operasyonel kiralama sektörü de tüm sektörlerde olduğu üzere bu olumsuzluktan nasibini aldı. Özellikle, artan kredi faizleri, düşen büyüme hızı ancak buna rağmen yükselen enflasyon, şirketleri zorunlu olarak tasarruf etmeye yönlendirdi. Bu gelişmeler karşısında operasyonel kiralama sektörü bir miktar küçüldü. 2018 yılı sonunda 328 bin adetlik filo büyüklüğüne sahip olan sektörümüz, 2024 yılı sonunda 252 bine düştü. Sektörümüz ne kadar az operasyonel riske maruz kalırsa büyümesi de o kadar sürdürülebilir olacaktır. 30 Kasım 2024 tarihli ve 32738 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, araç kiralama işletmelerine, kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurarak, araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları üç yıl saklama zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda ayrıca “genel kolluk kuvvetleri tarafından tutulan verilerden şahısların devam eden aktif araç kiralamasının olup olmadığı bilgisi araç kiralama faaliyeti yürüten gerçek ve tüzel kişilere ait işletmelerle paylaşılır.” hükmü de yer almaktadır. Kanundaki “Kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurma zorunluluğu” hükmünün, kanun Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce, kanundan çıkarılması konusunda TOKKDER olarak girişimde bulunmuştuk. Ancak bu talebimizin karşılık bulmadığı görülmektedir. Diğer taraftan aralık ayında kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtlar için Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliği kapsamında 31 Ocak 2025 tarihine kadar Taşıt Tanıma Birimi (“TTB”) başvurularının yapılması, 30 Nisan 2025 tarihine kadar ise montaj işlemlerinin tamamlanması zorunluluğu getirilmiştir. Sektörümüzü etkileyen dinamikler için uzun vadeli planlamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ani ve sık yapılan bu tür değişiklikler, filosunda yüksek sayıda aracı olan şirketlerin ve araç kiralama firmalarının mali yapılarını ve işleyişlerini olumsuz etkileyebiliyor. TOKKDER görüş ve önerileri çerçevesinde yapılacak düzenlemelerin sektörümüzün hizmet standartlarını yukarı çekerek müşteri memnuniyetini daha da artıracağını düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunun altını çizen Kağan Yaşa, şöyle devam etti: “İhtiyaç duyduğu aracı satın almak yerine kiralama yöntemiyle edinmeyi tercih eden işletmeler, bu paketin sunduğu tüm avantajlardan faydalanmanın yanı sıra öz mal bir araç sahibi olmanın risklerinden tamamen korunaklı hale geliyor. Araç satın almak, şirketler için yüksek yatırımı ve araç yönetiminde verimsizlik potansiyelini de beraberinde getiriyor. Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Sağlıklı analiz yapan her şirketin kiralamayı tercih etmesi lazım. Kiralama dünyada da büyüyor, bizde de büyümeye devam edecektir. Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz.”

Continue Reading

Blog

Büyük İstanbul Tüneli İki Kıtayı Demir Ağlarla Birbirine Bağlayacak

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlandı, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Proje Marmaray ve Avrasya’dan sonra Boğaz’ın altından geçecek üçüncü tünel olacak. Bu projeyle günde 6,5 milyon yolcunun kullanacağı 11 farklı raylı sistem hattını birbirine bağlayarak şehrin ulaşımını sağlayacak. Projenin 2025’te yüzde 25’inin ve 2028’de de tamamının bitirilmesi planlanıyor.

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlanmış olup, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Büyük İstanbul Tüneli Projesi 4,3 km’lik bölümü boğaz geçişi olmak üzere toplamda 30,2 km uzunlukta ve 15 istasyondan oluşacak. Anadolu ve Avrupa yakasında toplamda 11 raylı sistem ile entegre olarak planlanan hattın, Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’un ulaşım sorununa önemli çözüm katkısı sağlayacak metro hattı olarak planlandı. Proje 2028 de faaliyete geçecek.

Kaynak: LOJİPORT

Continue Reading

En Çok Okunanlar

Copyright © 2020 Ticari Araç Haberleri markası tescilli bir markadır.