Connect with us

Lojistik

Lojistik Sektörünün Geleceğini Etkileyecek Temel Trendler Açıklandı

Pandemi ile yaşanan değişim ve gelişim süreci, özellikle de lojistik ve taşımacılık sektörünün temel işlerini yürütme şeklinde de tamamen farklı bir yol haritasına ihtiyaç duyulduğunu gözler önüne serdi. Global lider seçme ve yerleştirme firmalarından Wyser’in hazırlamış olduğu Lojistik Sektörü raporunda; lojistik firmalarının değerlendirmesi gereken önemli noktalar ve gelecek ile ilgili ‘Tedarik Zinciri Esnekliğinden Yeşil Lojistik’e, Teknoloji ve 5G’ye kadar önümüzdeki beş yıl içinde sektörü etkileyecek temel trendler açıklandı. Wyser Türkiye- Kıdemli Direktörü Berat Demirel, lojistik şirketlerinin yakın gelecekte gerçekleşecek değişiklikleri öngörebilmesi ve böylece yetenek havuzlarında ve çalışanlarında belirli beceri seti zayıflıklarından kaçınılması için dijitalleşmeye önem vermesi ve tavsiye edilen inovasyonları gerçekleştirmesinin büyük önem taşıdığını kaydetti. 

 

Dünyada ESG kısaltmasıyla tanımlanan çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim temelli gereksinimler ve çoklu kanal, gümüş ekonomi, toplu kişiselleştirme, sürdürülebilirlik, bilinçli satın alım vb. yaşam tarzı trendleri; lojistik ve dağıtım operatörleri için yeni zorluklar yaratıyor ve operatörlerin ihtiyaç duyduğu temel becerilerin eksiksiz bir şekilde yeniden tanımlanmasına yol açıyor. Geleneksel tüketici profilleri gün geçtikçe eskirken; özellikle de pandemi, düşünülenin aksine, piyasayı neredeyse tamamıyla tüketicinin ayağına getirdi ve bu özelliğin kalıcı olacağı anlaşılıyor.

‘Lojistik sektörü dijital dünyayı kucaklamalı’

Wyser Kıdemli Direktörü Berat Demirel; lojistik şirketlerinin, dünyanın dört bir yanındaki müşterilerine daha iyi hizmet verebilmek için dijital dünyayı kucaklamaları ve tez zamanda birtakım inovasyonlar gerçekleştirmeleri büyük önem taşıyor” dedi. Pandemi sonrası dönemde, halihazırda bu tür özel becerilere sahip pek fazla personelin mevcut olmadığını söyleyen Demirel, “Araştırmamız gösteriyor ki dünyada, büyük veri madenciliği ve analizinin benimsenmesi, tahmine dayalı analiz ve senaryo planlaması gibi konularda personel gelişimine ve becerilerinin geliştirilmesine, gelecekteki temel rollerin belirlenmesine ve bu rolleri doldurmaları için doğru kişilerin bulunmasına büyük oranda yatırım yapılması gerekecek. Şu anda birçok ülkede gerçek bir tehdit mevcut ve şirketlerin ihtiyaç duyduğu yeteneklere erişememesi gelecekte giderek daha da geçerli bir durum haline gelecek.” açıklamasını yaptı.

 

Beş yıl içinde lojistik sektörünü etkileyecek temel trendler

Wyser’in yaptığı araştırmaya göre önümüzdeki beş yıl içinde lojistik sektörünü ‘Tedarik Zinciri Esnekliği, Yeşil Lojistik ve Teknoloji ve 5G’nin önümüzdeki beş yıl içinde lojistik sektörünü etkileyecek temel trendleri açıkladı:

 

Trend 1 – Tedarik Zinciri Esnekliği 

Pandemi, tüm endüstrileri ve ekonomileri beklenmedik bir şekilde olumsuz etkilerken bir yandan da bazı beklenmedik olumlu sonuçları da beraberinde getirdi. Bunlardan biri, tedarik zinciri esnekliği oldu. Pandemiden önceki tedarik zincirinin istisnai baskılara karşı koyma yetisi, hem malzemelerin gerekli yerlere ulaştırılması hem de ulusal güvenlik ve otonomluk ile ilgili bakış açıları göz önünde bulundurularak sorgulanmış olabilir. Sektör hiç şüphesiz en aşırı düzeyde baskılara maruz kaldı ve stratejik önemini pekiştirirken çevikliğini ve esnekliğini de ortaya koydu.

Üretimin bölgesel hale getirilmiş tedarik zincirleri aracılığıyla pazarlara yaklaştırılması talebi uzun süredir tartışılıyor ve artık Covid 19 bunu geleceğe dair varsayıma dayalı bir plan olmaktan çıkarıp fiili bir gerçeklik haline gelmesini sağladı. Çevreci davranışların daha az vurgulandığı, yüksek bir düzeyde otomatik hale gelen tedarik zinciri, dünyamızda kuşkusuz düşük işçilik maliyetli pazarlardan kaynak sağlamak, bu pazarlara açılmak ve ardından tüketici pazarlarına ürün sevk etmek, bir noktaya kadar gayet mantıklıydı. Bununla birlikte, tam otomatik üretim git gide daha da yaygın bir hale geldikçe işçilik maliyetleri önemini kaybediyor ve diğer maliyetlerin (vergiler, enerji, iş yapma kolaylığı, mali istikrar vb.) arızi etkileri çok daha yüksek derecede hissediliyor. Daha yerelleştirilmiş tedarik zincirlerine yönelik bu hamle, faaliyetlerin temel esnekliğini daha da artırıyor.

 

IoT, büyük veri, tahmine dayalı analiz ve yapay zeka, lojistik sektörünü dönüştüren; hızı, dönüşümü ve verimliliği tamamen farklı bir düzeye taşıyan etkenler. Bu da çok daha esnek tedarik zincirlerini, yani kişiselleştirilmiş müşteri gereksinimlerine daha iyi hitap edebilen tedarik zincirlerini mümkün kılıyor ve ayrıca daha kısa teslimat sürelerine yönelik müşteri taleplerini karşılarken diğer taraftan uygun maliyetli bir şekilde çalışarak hurda ve arz fazlasını azaltıyor.

 

Trend 2 -Yeşil Lojistik

Ulaşım faaliyetleri, sera gazı emisyonlarına çok büyük bir katkı veriyor. Bu nedenle gelişmiş enerji yönetim sistemlerine, elektrikli ve güneş enerjili araçlara ve daha başka yeşil girişimlere odaklanan yeni bir değer zincirinin oluşturulması, toplam karbon ayak izinin gerçekçi bir biçimde azaltılmasına fayda sağlayacak. Birçok şirket hızla bu tür uygulamaları başlatıyor. Bu trend doğrultusunda tedarik zinciri yöneticisinin rolü, görevin “icra etme” ve “satış maliyeti” odağından uzaklaşacak ve şirketin sürdürülebilirlik girişimlerinin merkezindeki yöneticisi olmasını sağlayacak.

 

Bu yaklaşımı benimseyenler, uzun vadede azaltılan maliyetler, daha az atık ve çevreye yönelik azaltılmış negatif etki sayesinde kazançlı çıkacaklar. Yine şirketin yeşil girişimlerine güçlü bir şekilde odaklanan müşterilere hitap edecek şekilde geri dönüşüm ve atık bertarafı ile ilgili daha katı düzenlemelerin benimsenmesi ise bu uygulama için önemli bir itici güç.

 

Trend 3- Teknoloji ve 5G

5G gelişimi, muazzam bir büyüme döneminden geçiyor ve on yıl içinde iş davranış şekillerini değiştirmeye hazırlanıyor. IoT, 5G’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte çıkışa geçmeye hazırlanıyor ve ana özelliklerden biri de kargo takibi olacak. Bu sayede mallara uygun maliyetli ve düşük güçlü sensörler takılabilecek ve ürünler fabrikadan mağazadaki raflarına kadar güvenilir bir şekilde takip edebilecek. Sürücüsüz araçlar, lojistik endüstrisini büyük ölçüde etkileyecek olan 5G şebekesinin ezber bozacak şekilde kullanılmasına mükemmel bir örnek. Ayrıca daha sırada endüstri genelinde muazzam bir yankı uyandıracak olan yapay zeka var. Robotik ve otomasyon, 3D baskı ve daha yeni birçok başka teknoloji; tedarik zinciri iş modellerini tamamen yeniden tanımlayacak. Veri yönetiminde daha düşük seviyedeki gecikmeler, lojistik sektörü gibi büyük miktarlarda veri üreten sektörlerin; her zamankinden çok daha büyük miktarlarda veri dağıtacağı ve değiş tokuş edebileceği anlamına geliyor.

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Blog

Yedek Parça Sektöründe Rekor Büyüme!

Yeni Bakım Alışkanlıkları ve Araç Parkının Yaşlanması  Yedek Parçayı Otomotivin Merkezine Aldı”

 

Otomotiv sektöründe yaşanan dönüşümün en güçlü etkilerinden biri, yedek parça ve bakım pazarında kendini gösteriyor. Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, sektördeki hızlı büyümeye dikkat çekerek, “Yedek parça artık sadece bir ihtiyaç değil, stratejik bir yatırım” dedi. 2020’de 24,2 milyon olan araç parkı 2025’te 28,5 milyona çıkarak %17,7 büyüme gösterdi. Bu büyüme, yılda ortalama 300 USD parça ihtiyacıyla birleşince yedek parça pazarında 1,3 milyar USD’lik ek potansiyel oluşturdu.

 

Araç Parkının Büyümesi Yedek Parça İhtiyacını Artırdı

Türkiye’deki toplam araç sayısı 2020’de 24,2 milyonken, 2025 itibarıyla 28,5 milyona ulaştı. Bu yaklaşık %17,7’lik artış, parça tüketimini doğrudan etkiledi. Motor Aşin verilerine göre, ortalama bir araç yılda 250–350 USD’lik yedek parça ihtiyacı doğuruyor. Bu da pazarın toplam büyüklüğünü 8,55 milyar USD seviyesine çıkardı.

Elektrikli Araçlarla Parça Profili Değişiyor

2025’te araç parkının %3’ünü elektrikli araçlar oluşturuyor. “Egzoz, debriyaj, yağ filtresi gibi geleneksel parçalara olan talep azalırken; batarya, inverter, elektronik modül gibi parçalarda %80’i aşan talep artışı gözleniyor” İfadelerine yer veren Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “2030’da bu oranın %15’e çıkmasıyla birlikte bu değişimin daha da hızlanacağını öngörüyoruz” dedi.

Yedek Parçada İhracat Hız Kazandı, Dış Ticaret Açığı Azaldı

İhracat verilerine de değinen Aşçı, “2020’de 7,8 milyar USD olan yedek parça ithalatı, 2025 yılında 9,5 milyar USD’ye ulaştı. Buna karşılık, ihracat %35,3 artışla 8,8 milyar USD seviyesine geldi. Böylece dış ticaret açığı 1,3 milyar USD’den 0,7 milyar USD’ye düşerek daha dengeli bir yapı oluştu. Bu gelişme, Türkiye’nin güçlü üretim kabiliyeti ve markalaşma stratejileri sayesinde sağlandı. 2025’te yedek parça ihtiyacının %47’si yerli kaynaklarla karşılanırken, bu oranın 2030’da %55’e ulaşması bekleniyor. Özellikle ön takım, fren sistemleri, aydınlatma ve iç trim parçalarında Türkiye merkezli üreticilerin yatırımları hız kazandı” açıklamasında bulundu.

Tüketici Eğilimleri Değişiyor: Uzun Ömürlü Araç, Kaliteli Parça

Tüketicilerin pandemi sonrası 5 yılda zaman içerisinde sıfır araç temininde yaşadığı zorluklar, mevcut araçlarını daha uzun süre kullanmaya yönlendirdiğini aktaran Aşçı “Bu da bakım ve onarıma olan talebi artırdı. 2024’te otomobil tamir ustalarının iş hacmi %50’ye varan oranda artarken, kullanıcılar orijinal ve sertifikalı parçaya yönelerek bakım kalitesine önem vermeye başladı” değerlendirmesini yaptı ve geri dönüşüm, hurda parça ve sürdürülebilirlik konuları özelinde sektöre çağrıda bulundu.

Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Yedek parça sektörü sadece araçlar için değil, ekonomi için de stratejik bir kaldıraçtır. Ar-Ge, yerli üretim ve geri dönüşüm ekosistemi ile bu alanı güçlendirmek zorundayız. Elimizdeki veriler, sadece büyüklüğü değil, derinliği de gösteriyor. Bugün Türkiye’de ortalama araç yaşı 14’ü aştı. Bu yaşlı araç parkı, yedek parçayı sadece bakım değil, aynı zamanda emniyet ve sürdürülebilirlik eksenine taşıyor.” dedi. Ayrıca hurda parça geri dönüşümü konusunda özel sektör, STK ve kamunun birlikte çalışması gerektiğinin altını çizdi.

Continue Reading

Blog

Operasyonel Araç Kiralama Sektörü 2024’te 95.8 Milyar TL’lik Yatırımla 69 Bin 700 Adet Aracı Filosuna Kattı!

Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), 2024 yılına ilişkin sektör verilerini açıkladı. Bu kapsamda; operasyonel araç kiralama sektörü 2024’te 95,8 milyar TL’lik yeni araç yatırımı yaparak 69 bin 700 aracı filosuna kattı. Operasyonel araç kiralama sektöründe sedan gövde tipi yüzde 46,6 ile hala tercihlerde ilk sıradaki yerini korurken SUV karoser tipi yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı.  Rapora göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi. Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunu söyleyen TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz” dedi.

 

Araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), bağımsız araştırma şirketi NielsenIQ iş birliği ile hazırladığı, 2024 yılı sonuçlarını içeren “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, operasyonel araç kiralama sektörü 2024 yılında 95 milyar 800 milyon TL’lik yatırımla 69 bin 700 adet yeni aracı filosuna kattı. 2024 yılı sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü 280,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Sektörün toplam araç sayısı 2023 yılı sonuna göre yüzde 0,9 azalarak 251 bin 800 adede geriledi. Operasyonel kiralama sektörü 2024 yılında da ekonomiye önemli oranda vergi girdisi sağlamaya devam etti. Sektörün 2024’te ödediği vergi tutarı toplamda 50 milyar TL’yi buldu.

 

Kiralanan araçların yüzde 9,6’sı hibrit ya da elektrikli!

Rapora göre, Renault yüzde 18,2 pay ile Türkiye operasyonel araç kiralama sektörünün en çok tercih edilen markası olmayı sürdürdü. Renault’yu yüzde 16,7’le Fiat, yüzde 9,7 ile Toyota, yüzde 9,2 ile Volkswagen ve yüzde 8,9’la Ford takip etti. Sektörün araç parkının yüzde 47,2’si kompakt sınıf araçlardan oluşurken, küçük sınıf araçlar yüzde 30,6 ve üst-orta sınıf araçlar yüzde 10,1 pay aldı. 2018 yılı sonunda operasyonel araç kiralama sektörünün filosundaki hafif ticari araçların yüzde 2,9 olan payı ise 2024 yılı sonunda yüzde 7,4’e yükseldi. Diğer yandan, sektörün araç parkında yer alan hibrit ve elektrikli araçların payının artmaya devam etmesi de dikkat çekti. Buna göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi.

 

Kiralamada da ilk tercih hala sedan!

TOKKDER raporunda yer alan dikkat çekici verilerden bir diğeri ise, operasyonel araç kiralama sektöründeki gövde tipine göre araç tercih sıralamasında sedan birinciliğinin devam etmesi oldu. Bu kapsamda, sedan gövde tipine sahip araçlar yüzde 46,6 ile birinci sırada, hatchback gövde tipine sahip araçlar ise yüzde 24,3 ile ikinci sırada yer aldı. SUV araçlar ise yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı. SUV gövde tipindeki araçlarda 2023 yılı sonuna göre yüzde 23’lük bir artış dikkat çekti. Bu araçları yüzde 0,9 ile station wagon gövde tipine sahip araçlar takip etti. Sektörün toplam araç parkının yüzde 81,7’sini otomatik vitese sahip araçlar oluştururken, manuel vitesli araçların payı ise yüzde 18,3 olarak gerçekleşti.

 

Operasyonel araç kiralama, işletmelere birçok faydayı bir arada sunuyor

2024 yılı sonuçlarını değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Operasyonel araç kiralamaya talep olmasına rağmen, enflasyondaki artışla beraber kira fiyatlarının artması ve finansman kaynaklarına erişimdeki engeller sebebiyle büyüme beklentinin altında kaldı. Etkileri sürmekte olan ülke ekonomimizdeki bozulma, ticari hayatı maalesef olumsuz yönde etkiledi. Elbette operasyonel kiralama sektörü de tüm sektörlerde olduğu üzere bu olumsuzluktan nasibini aldı. Özellikle, artan kredi faizleri, düşen büyüme hızı ancak buna rağmen yükselen enflasyon, şirketleri zorunlu olarak tasarruf etmeye yönlendirdi. Bu gelişmeler karşısında operasyonel kiralama sektörü bir miktar küçüldü. 2018 yılı sonunda 328 bin adetlik filo büyüklüğüne sahip olan sektörümüz, 2024 yılı sonunda 252 bine düştü. Sektörümüz ne kadar az operasyonel riske maruz kalırsa büyümesi de o kadar sürdürülebilir olacaktır. 30 Kasım 2024 tarihli ve 32738 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, araç kiralama işletmelerine, kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurarak, araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları üç yıl saklama zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda ayrıca “genel kolluk kuvvetleri tarafından tutulan verilerden şahısların devam eden aktif araç kiralamasının olup olmadığı bilgisi araç kiralama faaliyeti yürüten gerçek ve tüzel kişilere ait işletmelerle paylaşılır.” hükmü de yer almaktadır. Kanundaki “Kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurma zorunluluğu” hükmünün, kanun Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce, kanundan çıkarılması konusunda TOKKDER olarak girişimde bulunmuştuk. Ancak bu talebimizin karşılık bulmadığı görülmektedir. Diğer taraftan aralık ayında kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtlar için Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliği kapsamında 31 Ocak 2025 tarihine kadar Taşıt Tanıma Birimi (“TTB”) başvurularının yapılması, 30 Nisan 2025 tarihine kadar ise montaj işlemlerinin tamamlanması zorunluluğu getirilmiştir. Sektörümüzü etkileyen dinamikler için uzun vadeli planlamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ani ve sık yapılan bu tür değişiklikler, filosunda yüksek sayıda aracı olan şirketlerin ve araç kiralama firmalarının mali yapılarını ve işleyişlerini olumsuz etkileyebiliyor. TOKKDER görüş ve önerileri çerçevesinde yapılacak düzenlemelerin sektörümüzün hizmet standartlarını yukarı çekerek müşteri memnuniyetini daha da artıracağını düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunun altını çizen Kağan Yaşa, şöyle devam etti: “İhtiyaç duyduğu aracı satın almak yerine kiralama yöntemiyle edinmeyi tercih eden işletmeler, bu paketin sunduğu tüm avantajlardan faydalanmanın yanı sıra öz mal bir araç sahibi olmanın risklerinden tamamen korunaklı hale geliyor. Araç satın almak, şirketler için yüksek yatırımı ve araç yönetiminde verimsizlik potansiyelini de beraberinde getiriyor. Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Sağlıklı analiz yapan her şirketin kiralamayı tercih etmesi lazım. Kiralama dünyada da büyüyor, bizde de büyümeye devam edecektir. Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz.”

Continue Reading

Blog

Büyük İstanbul Tüneli İki Kıtayı Demir Ağlarla Birbirine Bağlayacak

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlandı, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Proje Marmaray ve Avrasya’dan sonra Boğaz’ın altından geçecek üçüncü tünel olacak. Bu projeyle günde 6,5 milyon yolcunun kullanacağı 11 farklı raylı sistem hattını birbirine bağlayarak şehrin ulaşımını sağlayacak. Projenin 2025’te yüzde 25’inin ve 2028’de de tamamının bitirilmesi planlanıyor.

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlanmış olup, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Büyük İstanbul Tüneli Projesi 4,3 km’lik bölümü boğaz geçişi olmak üzere toplamda 30,2 km uzunlukta ve 15 istasyondan oluşacak. Anadolu ve Avrupa yakasında toplamda 11 raylı sistem ile entegre olarak planlanan hattın, Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’un ulaşım sorununa önemli çözüm katkısı sağlayacak metro hattı olarak planlandı. Proje 2028 de faaliyete geçecek.

Kaynak: LOJİPORT

Continue Reading

En Çok Okunanlar

Copyright © 2020 Ticari Araç Haberleri markası tescilli bir markadır.