Connect with us

Lojistik

Barış Baran Aras: “Covid 19, taşımacılık sektörünü güçlendirdi”

Koronavirüs salgınının taşımacılık sektörüne etkilerine ve sektör beklentilerine ilişkin açıklamalarda bulunan Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Barış Baran Aras, dünya genelinde etki gösteren salgının doğal olarak pek çok sektörü etkilediğine dikkat çekti.

Lojistik ve taşımacılık sektörünün ise geçmiş yıllara kıyasla global düzeyde farklılaşmaya başladığını belirten Aras, bu süreçte taşımacılık sektörünün ticaretin sürekliliğini sağlamayı misyon edindiğini aktardı. Kendi şirketleri özelinde alınan salgın tedbirlerine değinen Aras, kargoların alımdan teslimata kadar geçtiği tüm noktalarda dezenfekte işlemlerinin gerçekleştirildiğini, hijyen konusunda hassasiyet gösterildiğini ve ayrıca personelin sağlık durumlarının da düzenli olarak takip edildiğini söyledi.

“Birçok etken önemli bir yoğunluğun yaşanmasına sebep oldu”

Pandemi sonrasında sektörde yoğunluk yaşandığına dikkati çeken Aras, “Çalışma şekillerinin değişmesi ve evden çalışma uygulamalarının artması, ‘evde kal’ uyarılarının etkisiyle temel ihtiyaçların dahi internet kanalıyla sipariş edilmesi, temizlik ve hijyen ürünlerine yoğun talep olması, evde geçirilen sürenin artmasıyla yeni hobilerin edinilmesi ve beraberinde bu ürünlere gösterilen ilgi gibi birçok etken taşımacılık sektöründe önemli bir yoğunluğun yaşanmasına sebep oldu.” diye konuştu.

Beklenmedik artışların yaşanmasının beraberinde teslimat gecikmelerine yol açtığını ancak kısa sürede alınan önlemlerle bu olumsuz durumun önemli ölçüde bertaraf edildiğini dile getiren Aras, pandemi sürecinde aralıksız çalışan sektör çalışanlarının emeklerini müşterilerin daha fazla takdir etmesinin ve teşekkür notları bırakmasının da kendilerini motive ettiğini söyledi.

“Yeni modeller geliştirmeye başladık”

Salgının etkisinin önceden planlanan ve hayata geçirilmeyi bekleyen birçok uygulamayı hızla devreye almayı sağladığına dikkat çekenBarış Baran Aras, “Bu zorlu süreçte, önceliğimiz çalışanlarımızın ve müşterilerimizin sağlığını korumak oldu. Olabildiğince az temasla kargo alım ve teslimatını yapmak üzerine yeni modeller geliştirmeye başladık. Öncelikle temassız teslimat hizmetimizi müşterilerimize sunduk. Randevulu teslimat yine alternatif dağıtım hizmetlerimiz arasında öne çıkan hizmetlerden birisiydi. Pandemi süreciyle internet üzerinden alışverişlerin artması ve evden çalışma şekline geçilmesiyle tüm özel hizmetlerde artış yaşandı.” ifadelerini kullandı.

“Sektörün daha iyiye ilerlediğini söyleyebilirim”

Kargo alım süreçlerinde, gerekse teslim süreçlerinde pandemi sürecinin kendileri için de zorlu geçtiğini belirten Barış Baran Aras, “Bizler emanetçiyiz ve aldığımız bir ürünü yerine vaat ettiğimiz sürede, güvenle ulaştırmak için çalışırız. İş süreçlerimizi aksatmadan ve müşteri beklentilerini karşılamak hedefinden sapmadan yoğun bir tempo içerisinde, çeşitli yatırımlar yaparak ve süreç iyileştirmeleri sağlayarak bu dönemde yolumuza devam ettik. Tüm zorluklara rağmen taşımacılık sektörünün bu süreçte güçlendiğini ve daha iyiye doğru ilerlediğini söyleyebilirim.” dedi.

“Coğrafi avantajları henüz yeterince değerlendiremiyoruz”

Avrupa ile Asya’nın kesişim noktası olan Türkiye’nin coğrafi konumunun birçok avantajı beraberinde getirdiğini vurgulayan Aras, şöyle devam etti: “Son yıllarda altyapısı güçlendirilen ve yeni eklenen karayolları, deniz limanlarına yapılan yatırımlar, dünya standartlarında kurulan hava alanları devletimizin de lojistik sektörüne verdiği önemi ve ülkemizi global düzeyde önemli bir lojistik merkezi haline getirme isteğini gösteriyor. Sahip olduğumuz coğrafi avantajları henüz yeterince değerlendiremediğimizi düşünüyorum. Bunun için başta devletimizin lojistik alanda bürokratik işlemleri yalınlaştırması, gümrük süreçlerinde iyileştirmede bulunması, kamu ve özel sektör koordinasyonunu sağlayacak yapıların kurulmasının gerekliliğine inanıyorum. Sektör olarak biz de üzerimize düşen görevi yapmalı ve iş süreçlerimizi iyileştirecek yatırımları planlamalı ve hayata geçirmeliyiz.”

“Yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekiyor”

Sektöre yatırımcı ilgisinin artığını belirten Aras, şunlara dikkati çekti: “Taşımacılık sektörüne ilginin artması, yoğunlaşan iş hacmi ve beraberinde ciro hedeflerinin hızla aşılması yerli ve yabancı yatırımcıların ilgisini çekiyor. Bu dönemde irili ufaklı birçok kargo ve kurye firması kurulduğunu, çeşitli e-ticaret şirketlerinin de artan potansiyel ve kargo maliyetlerini düşünerek kendi alt taşıma firmalarını kurduklarını ve dışarıya da hizmet vermeye başladıklarını görüyoruz. Türkiye kargo pazarı birçok ülkeden farklı değişkenlere ve yapıya sahip bir pazar. Bu nedenle bugüne kadar global kargo firmalarının pazara uzak kaldıklarını gördük; genellikle ulusal firmalarla iş birliktelikleri ve hisse paylaşımları ile ilerlendi. Bundan sonra da iç pazara büyük yatırımların direkt girmeyeceğini, ancak çeşitli firmalarla ortaklık düzeyinde çalışmalar olacağını öngörüyorum.”

“İşten çıkarmak yerine daha fazla kişiye iş imkanı sağlayabildik”

Pandemi sürecinin etkisiyle yatırım planlarını öne çektiklerini aktaran Aras, “Global düzeyde etki gösteren salgına bağlı bu süreç bize de büyük tecrübe kazandırdı. Kısa ve orta vadeli planlarımızda kapasite artışlarını ön görerek çeşitli yatırım kararları almıştık. Ancak sürecin etkisi ile planlanan birçok yatırımı planlanan tarihlerin önüne almak zorunda kaldık. Araç ve personel kadromuzu bu süreçte genişlettik, mutluluk vericidir ki işten çıkartmak yerine daha fazla kişiye iş imkanı sağlayabildik. Maliyetlerimizin artmasına rağmen bu süreçte müşterimize yansıttığımız bir fiyat artışı da gerçekleştirmedik.” değerlendirmesini yaptı.

“Kargo ihtiyacının artmaya devam edeceğini düşünüyorum”

Gelecek yıla ilişkin sektörel beklentilerini paylaşan Aras, şunları söyledi: “Salgının kısa sürede sona ereceğini düşünmüyorum. Yapılan çalışmaların ve önleyici tedbirlerin 2021 yılı ortasına kadar sonuç vermesi de beklenmiyor. Dolayısıyla biz de planlarımızı bu durumun devamını öngörerek yapıyoruz. Önümüzdeki yıl da başta e-ticaret olmak üzere birçok sektörde kargo ihtiyacının artmaya devam edeceğini düşünüyorum.”

Tıkla Yorum Yap

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Blog

Yedek Parça Sektöründe Rekor Büyüme!

Yeni Bakım Alışkanlıkları ve Araç Parkının Yaşlanması  Yedek Parçayı Otomotivin Merkezine Aldı”

 

Otomotiv sektöründe yaşanan dönüşümün en güçlü etkilerinden biri, yedek parça ve bakım pazarında kendini gösteriyor. Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, sektördeki hızlı büyümeye dikkat çekerek, “Yedek parça artık sadece bir ihtiyaç değil, stratejik bir yatırım” dedi. 2020’de 24,2 milyon olan araç parkı 2025’te 28,5 milyona çıkarak %17,7 büyüme gösterdi. Bu büyüme, yılda ortalama 300 USD parça ihtiyacıyla birleşince yedek parça pazarında 1,3 milyar USD’lik ek potansiyel oluşturdu.

 

Araç Parkının Büyümesi Yedek Parça İhtiyacını Artırdı

Türkiye’deki toplam araç sayısı 2020’de 24,2 milyonken, 2025 itibarıyla 28,5 milyona ulaştı. Bu yaklaşık %17,7’lik artış, parça tüketimini doğrudan etkiledi. Motor Aşin verilerine göre, ortalama bir araç yılda 250–350 USD’lik yedek parça ihtiyacı doğuruyor. Bu da pazarın toplam büyüklüğünü 8,55 milyar USD seviyesine çıkardı.

Elektrikli Araçlarla Parça Profili Değişiyor

2025’te araç parkının %3’ünü elektrikli araçlar oluşturuyor. “Egzoz, debriyaj, yağ filtresi gibi geleneksel parçalara olan talep azalırken; batarya, inverter, elektronik modül gibi parçalarda %80’i aşan talep artışı gözleniyor” İfadelerine yer veren Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “2030’da bu oranın %15’e çıkmasıyla birlikte bu değişimin daha da hızlanacağını öngörüyoruz” dedi.

Yedek Parçada İhracat Hız Kazandı, Dış Ticaret Açığı Azaldı

İhracat verilerine de değinen Aşçı, “2020’de 7,8 milyar USD olan yedek parça ithalatı, 2025 yılında 9,5 milyar USD’ye ulaştı. Buna karşılık, ihracat %35,3 artışla 8,8 milyar USD seviyesine geldi. Böylece dış ticaret açığı 1,3 milyar USD’den 0,7 milyar USD’ye düşerek daha dengeli bir yapı oluştu. Bu gelişme, Türkiye’nin güçlü üretim kabiliyeti ve markalaşma stratejileri sayesinde sağlandı. 2025’te yedek parça ihtiyacının %47’si yerli kaynaklarla karşılanırken, bu oranın 2030’da %55’e ulaşması bekleniyor. Özellikle ön takım, fren sistemleri, aydınlatma ve iç trim parçalarında Türkiye merkezli üreticilerin yatırımları hız kazandı” açıklamasında bulundu.

Tüketici Eğilimleri Değişiyor: Uzun Ömürlü Araç, Kaliteli Parça

Tüketicilerin pandemi sonrası 5 yılda zaman içerisinde sıfır araç temininde yaşadığı zorluklar, mevcut araçlarını daha uzun süre kullanmaya yönlendirdiğini aktaran Aşçı “Bu da bakım ve onarıma olan talebi artırdı. 2024’te otomobil tamir ustalarının iş hacmi %50’ye varan oranda artarken, kullanıcılar orijinal ve sertifikalı parçaya yönelerek bakım kalitesine önem vermeye başladı” değerlendirmesini yaptı ve geri dönüşüm, hurda parça ve sürdürülebilirlik konuları özelinde sektöre çağrıda bulundu.

Motor Aşin CEO’su Saim Aşçı, “Yedek parça sektörü sadece araçlar için değil, ekonomi için de stratejik bir kaldıraçtır. Ar-Ge, yerli üretim ve geri dönüşüm ekosistemi ile bu alanı güçlendirmek zorundayız. Elimizdeki veriler, sadece büyüklüğü değil, derinliği de gösteriyor. Bugün Türkiye’de ortalama araç yaşı 14’ü aştı. Bu yaşlı araç parkı, yedek parçayı sadece bakım değil, aynı zamanda emniyet ve sürdürülebilirlik eksenine taşıyor.” dedi. Ayrıca hurda parça geri dönüşümü konusunda özel sektör, STK ve kamunun birlikte çalışması gerektiğinin altını çizdi.

Continue Reading

Blog

Operasyonel Araç Kiralama Sektörü 2024’te 95.8 Milyar TL’lik Yatırımla 69 Bin 700 Adet Aracı Filosuna Kattı!

Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), 2024 yılına ilişkin sektör verilerini açıkladı. Bu kapsamda; operasyonel araç kiralama sektörü 2024’te 95,8 milyar TL’lik yeni araç yatırımı yaparak 69 bin 700 aracı filosuna kattı. Operasyonel araç kiralama sektöründe sedan gövde tipi yüzde 46,6 ile hala tercihlerde ilk sıradaki yerini korurken SUV karoser tipi yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı.  Rapora göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi. Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunu söyleyen TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz” dedi.

 

Araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu Tüm Oto Kiralama ve Mobilite Kuruluşları Derneği (TOKKDER), bağımsız araştırma şirketi NielsenIQ iş birliği ile hazırladığı, 2024 yılı sonuçlarını içeren “TOKKDER Operasyonel Kiralama Sektör Raporu”nu açıkladı. Rapora göre, operasyonel araç kiralama sektörü 2024 yılında 95 milyar 800 milyon TL’lik yatırımla 69 bin 700 adet yeni aracı filosuna kattı. 2024 yılı sonu itibarıyla sektörün aktif büyüklüğü 280,2 milyar TL olarak gerçekleşti. Sektörün toplam araç sayısı 2023 yılı sonuna göre yüzde 0,9 azalarak 251 bin 800 adede geriledi. Operasyonel kiralama sektörü 2024 yılında da ekonomiye önemli oranda vergi girdisi sağlamaya devam etti. Sektörün 2024’te ödediği vergi tutarı toplamda 50 milyar TL’yi buldu.

 

Kiralanan araçların yüzde 9,6’sı hibrit ya da elektrikli!

Rapora göre, Renault yüzde 18,2 pay ile Türkiye operasyonel araç kiralama sektörünün en çok tercih edilen markası olmayı sürdürdü. Renault’yu yüzde 16,7’le Fiat, yüzde 9,7 ile Toyota, yüzde 9,2 ile Volkswagen ve yüzde 8,9’la Ford takip etti. Sektörün araç parkının yüzde 47,2’si kompakt sınıf araçlardan oluşurken, küçük sınıf araçlar yüzde 30,6 ve üst-orta sınıf araçlar yüzde 10,1 pay aldı. 2018 yılı sonunda operasyonel araç kiralama sektörünün filosundaki hafif ticari araçların yüzde 2,9 olan payı ise 2024 yılı sonunda yüzde 7,4’e yükseldi. Diğer yandan, sektörün araç parkında yer alan hibrit ve elektrikli araçların payının artmaya devam etmesi de dikkat çekti. Buna göre, sektörün araç parkının yüzde 31,8’lik bölümünü dizel yakıtlı araçlar oluştururken, benzinli araçların payı yüzde 58,5’e, hibrit ve elektrikli araçların payı ise yüzde 9,6’ya yükseldi.

 

Kiralamada da ilk tercih hala sedan!

TOKKDER raporunda yer alan dikkat çekici verilerden bir diğeri ise, operasyonel araç kiralama sektöründeki gövde tipine göre araç tercih sıralamasında sedan birinciliğinin devam etmesi oldu. Bu kapsamda, sedan gövde tipine sahip araçlar yüzde 46,6 ile birinci sırada, hatchback gövde tipine sahip araçlar ise yüzde 24,3 ile ikinci sırada yer aldı. SUV araçlar ise yüzde 19,9 ile üçüncü sırada yer aldı. SUV gövde tipindeki araçlarda 2023 yılı sonuna göre yüzde 23’lük bir artış dikkat çekti. Bu araçları yüzde 0,9 ile station wagon gövde tipine sahip araçlar takip etti. Sektörün toplam araç parkının yüzde 81,7’sini otomatik vitese sahip araçlar oluştururken, manuel vitesli araçların payı ise yüzde 18,3 olarak gerçekleşti.

 

Operasyonel araç kiralama, işletmelere birçok faydayı bir arada sunuyor

2024 yılı sonuçlarını değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı Kağan Yaşa, “Operasyonel araç kiralamaya talep olmasına rağmen, enflasyondaki artışla beraber kira fiyatlarının artması ve finansman kaynaklarına erişimdeki engeller sebebiyle büyüme beklentinin altında kaldı. Etkileri sürmekte olan ülke ekonomimizdeki bozulma, ticari hayatı maalesef olumsuz yönde etkiledi. Elbette operasyonel kiralama sektörü de tüm sektörlerde olduğu üzere bu olumsuzluktan nasibini aldı. Özellikle, artan kredi faizleri, düşen büyüme hızı ancak buna rağmen yükselen enflasyon, şirketleri zorunlu olarak tasarruf etmeye yönlendirdi. Bu gelişmeler karşısında operasyonel kiralama sektörü bir miktar küçüldü. 2018 yılı sonunda 328 bin adetlik filo büyüklüğüne sahip olan sektörümüz, 2024 yılı sonunda 252 bine düştü. Sektörümüz ne kadar az operasyonel riske maruz kalırsa büyümesi de o kadar sürdürülebilir olacaktır. 30 Kasım 2024 tarihli ve 32738 Sayılı Resmî Gazetede yayınlanan “Dahiliye Memurları Kanunu ve Bazı Kanunlar ile 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile, araç kiralama işletmelerine, kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurarak, araçlara ait konum bilgisine ilişkin kayıtları üç yıl saklama zorunluluğu getirilmiştir. Kanunda ayrıca “genel kolluk kuvvetleri tarafından tutulan verilerden şahısların devam eden aktif araç kiralamasının olup olmadığı bilgisi araç kiralama faaliyeti yürüten gerçek ve tüzel kişilere ait işletmelerle paylaşılır.” hükmü de yer almaktadır. Kanundaki “Kiralanan araçlarda GPS cihazı (küresel uydu navigasyon sistemi) bulundurma zorunluluğu” hükmünün, kanun Resmi Gazete’de yayınlanmadan önce, kanundan çıkarılması konusunda TOKKDER olarak girişimde bulunmuştuk. Ancak bu talebimizin karşılık bulmadığı görülmektedir. Diğer taraftan aralık ayında kiralama yoluyla edinilen veya işletmeye dahil olan ve işte kullanılan taşıtlar için Ulusal Taşıt Tanıma Sistemi Uygulama Genel Tebliği kapsamında 31 Ocak 2025 tarihine kadar Taşıt Tanıma Birimi (“TTB”) başvurularının yapılması, 30 Nisan 2025 tarihine kadar ise montaj işlemlerinin tamamlanması zorunluluğu getirilmiştir. Sektörümüzü etkileyen dinamikler için uzun vadeli planlamaya ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Ani ve sık yapılan bu tür değişiklikler, filosunda yüksek sayıda aracı olan şirketlerin ve araç kiralama firmalarının mali yapılarını ve işleyişlerini olumsuz etkileyebiliyor. TOKKDER görüş ve önerileri çerçevesinde yapılacak düzenlemelerin sektörümüzün hizmet standartlarını yukarı çekerek müşteri memnuniyetini daha da artıracağını düşünüyoruz” açıklamasında bulundu.

 

Operasyonel araç kiralamanın sadece bir araç edinme yöntemi değil aksine A’dan Z’ye tam bir hizmet paketi olduğunun altını çizen Kağan Yaşa, şöyle devam etti: “İhtiyaç duyduğu aracı satın almak yerine kiralama yöntemiyle edinmeyi tercih eden işletmeler, bu paketin sunduğu tüm avantajlardan faydalanmanın yanı sıra öz mal bir araç sahibi olmanın risklerinden tamamen korunaklı hale geliyor. Araç satın almak, şirketler için yüksek yatırımı ve araç yönetiminde verimsizlik potansiyelini de beraberinde getiriyor. Günümüzde kaynaklar, mevcut koşullar nedeniyle, sınırlı hale geldi. Bu sebeple, kaynakları mümkün olduğunca verimli kullanmak sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşıyor. Kaynaklarını verimli kullanmak isteyen şirketler, ticari faaliyetlerinde ihtiyaç duydukları araçları temin etmek için satın alma alternatifi yerine artan oranda operasyonel kiralamayı tercih ediyor. Bu sayede öz kaynaklarını ve kredi limitlerini ana faaliyet alanlarında değerlendirme imkânı bulurken araç sahipliğinden kaynaklanan birçok maliyet kalemini ve riski de bertaraf etme imkânı elde etmiş oluyorlar.  Sağlıklı analiz yapan her şirketin kiralamayı tercih etmesi lazım. Kiralama dünyada da büyüyor, bizde de büyümeye devam edecektir. Şirketlerin araç parkı dikkate alındığında, kiralamanın büyümesi konusunda yüksek potansiyeli görebiliyoruz.”

Continue Reading

Blog

Büyük İstanbul Tüneli İki Kıtayı Demir Ağlarla Birbirine Bağlayacak

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlandı, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Proje Marmaray ve Avrasya’dan sonra Boğaz’ın altından geçecek üçüncü tünel olacak. Bu projeyle günde 6,5 milyon yolcunun kullanacağı 11 farklı raylı sistem hattını birbirine bağlayarak şehrin ulaşımını sağlayacak. Projenin 2025’te yüzde 25’inin ve 2028’de de tamamının bitirilmesi planlanıyor.

İki kıtayı metro hattı ile birbirine bağlayacak olan proje, İstanbul Boğazı’nı geçecek şekilde planlanmış olup, Söğütlüçeşme (Kadıköy) – İncirli (Bakırköy) arasında ulaşımı sağlayacak.

Büyük İstanbul Tüneli Projesi 4,3 km’lik bölümü boğaz geçişi olmak üzere toplamda 30,2 km uzunlukta ve 15 istasyondan oluşacak. Anadolu ve Avrupa yakasında toplamda 11 raylı sistem ile entegre olarak planlanan hattın, Türkiye’nin en kalabalık şehri İstanbul’un ulaşım sorununa önemli çözüm katkısı sağlayacak metro hattı olarak planlandı. Proje 2028 de faaliyete geçecek.

Kaynak: LOJİPORT

Continue Reading

En Çok Okunanlar

Copyright © 2020 Ticari Araç Haberleri markası tescilli bir markadır.